GÜNCEL HABERLER
YAZARLAR
ÖZCAN BÜYÜK MİTİNGDE İLGİ GÖRDÜ ...
Cumhur İttifakı AK Parti Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mestan Özcan, 16 Mart Cumartesi günü Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla binlerce kişinin ilgi gösterdiği mitingde gerçekleştirdiği konuşma ile büyük alkış aldı.
18 Mart 2019 13:48 | Trakya GüncelCumhur İttifakı AK Parti Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mestan Özcan, 16 Mart Cumartesi günü Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla binlerce kişinin ilgi gösterdiği mitingde gerçekleştirdiği konuşma ile büyük alkış aldı.
Konuşmasına şehrine olan sevgisini dile getirerek başlayan Mestan Özcan:
“Tekirdağ!
Vatan sevgisi, imkanı, gücü, kuvveti, insanı, dostluğu, anlayışı Büyük Şehir Tekirdağ!
Potansiyeli Büyük Şehir Tekirdağ!
Keşke kendini buradan, benim gözümden görebilseydin...
Ne güzelsin Tekirdağ!
Ne büyüksün Tekirdağ!
Ancak, maalesef ki, vatan sevgisine, imkanına, gücüne, kuvvetine, insanına, dostluğuna, anlayışına ve potansiyeline rağmen yerel yöneticilerinin elinde ne de kötü yönetiliyorsun Tekirdağ!
Size nasıl hitap edeyim, ne diyeyim de içimin yangınını size ifade edeyim diye düşünürken, Namık Kemal geldi aklıma. Bir bakayım, okuyayım dedim. Oradan oraya okurken bakın ne buldum:
Atatürk, daha Mustafa Kemal iken, askeri idadideki okul arkadaşlarından Ali Fuat Cebesoy hatıralarında şöyle söylüyor:
"Mustafa Kemal bir gece vakti yanıma geldi. Namık Kemal'in Vatan Kasidesi'nin teksir edilmiş bir nüshasını "Fuad, kardeşim, bunu ezberleyelim” diye bana verdi ve yavaş bir sesle fakat büyük bir heyecanla okudu:
‘‘Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azimetten”
Dedim ki, 3 Kemaller diyarı demiyorlar bu topraklara.
Evet, Tekirdağ!
Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten...
Bu yola çıkarken demiştim ki,
Size hizmet etmekten daha mübarek makam yok!
Sizin çocuklarınız için, sizin için dertlenmeyi, koşturmayı, uykusuz kalmayı, ter dökmeyi bir şeref nişanı olarak göğsümde taşıyorum.
Neden biliyor musunuz?
Bakın neden?
Size Mehmet’ten bahsetmek istiyorum.
Mehmet 19 yaşında, şu an Hakkari Çukurca’da asker.
4-5 gün evvel beni aradı.
Dedi ki “Mestan Abi, bir maruzatım var.”
Dedim ki “Mehmet, söyle kardeşim.”
Dedi ki “Abi, nolur bizim boynumuzu bükük koyma buralarda”
“Yahu noldu?” dedim. Anlattı.
Aynı bölükteki arkadaşlarından birinin annesi vefat etmiş. Aile Tekirdağ’da yaşıyor. Çocuk ağlıyor ama ne yapacağını da bilemiyor. Çünkü Tekirdağ’a, annesinin cenazesine gelebilecek parası yok. Aralarında para toplamışlar. Bu esnada Adıyaman’lı bir başka arkadaşları hem para vermiş hem de “yahu verelim. Helal-i hoş olsun ama biz neden para topluyoruz?” demiş. Neden diye sormuşlar. Adıyamanlı demiş ki “bize böyle bir hal olsa, Belediyemiz bu kardeşimizin tüm gidiş geliş masraflarını karşılar”
Mehmet dedi ki “Başkanım bizim boynumuzu bükük koyma buralarda”
Buradan size söz veriyorum.
Mehmetlerin boynunu bükük koymayacağım.
Bir Mehmet anacığının cenazesine gidip gelmeyi dert ediniyorsa;
bir mahallede, bir sokakta, bir çocuk aç yatıyorsa;
bir anne ertesi sabah evladına ne yedireceğini bilmediği için ağlamaktan uyuyamıyorsa;
yazık sizin insanlığınıza da, başkanlığınıza da.
Tekirdağ!
Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten...
Biliyorsunuz 1059 Hizmet Adımı açıkladım. Daha 3059 tane açıklayabilirdim. Ama 5 yılda, kılı kırk yararcasına, bütün hesaplamalarını yaparak, sizi kandırmadan, seçim vaadi olmadan 1059 tanesini seçerek açıkladım.
Ama bugün size, vallahi, bu hizmet adımlarından bahsetmek istemiyorum.
Son zamanlarda beni çok üzen bir başka konu var. Ben ona odaklanmak istiyorum.
Bakın ben size bugün, Neşe Öğretmenden bahsetmek istiyorum:
Neşe Öğretmen, Tekirdağ Şarköy’de, 1972 yılında, Alten ailesinin en küçük kızı olarak dünyaya geliyor.
Öğretmen olmak istiyor.
Eğitim Fakültesi’nden 1993 yılında mezun oluyor.
Ataması Diyarbakır’ın Bismil ilçesine yapılıyor.
PKK, öğretmenleri “Türk asimilasyonunun” en önemli parçası sayarak, eylem yapma kararı almış.
Emri, çocuk katili, öğretmen katili, asker katili, Türk katili ve dahi Kürt katili Apo vermiş.
Bizim Neşe, henüz 22 yaşında.
Çıtı pıtı, çocuk görünümlü bir kızcağız.
“Bayrağımızın dalgalandığı her yere giderim” diyor, başka bir şey demiyor.
Nokta tayininin çıktığı teröre müzahir bölge olan Çavuşlu Köyü’ne ulaşır ulaşmaz, görev yapacağı okula gidiyor.
Okulun hali içler acısı.
Köy muhtarı ve köyün ileri gelenleriyle konuşup, eksikleri gidermek için yardım istiyor.
Köylüler isteksiz ancak “Parasını ben vereyim” deyince onarım başlıyor.
İlk maaşının büyük bölümünü ustalara veriyor, gerisini de borçlanıyor.
1993 yılının 26 Ekim’i…
Neşe yorgun argın okuldan eve geliyor.
Program defterine ertesi günün derslerini yazıyor.
Biraz dinlendikten sonra babasına “Tamirat işleri yüzünden açıldık. Evde sivri biberimiz var, istersen onları kızartalım ekmek ve yoğurtla yeriz” diyor.
Henüz bir ocakları yok.
Biberleri hazırlıyor, tavayı mavi piknik tüpüne koyuyor.
Ekmek ve yoğurdu masaya bırakıyor.
Hava iyice kararmış, köydeki köpekler sürekli havlıyor.
Köpek ve rüzgar sesinden, önce kapının vurulduğunu duymuyorlar.
Sertçe çalınmaya başlayınca babası “Kim o” diye sesleniyor.
“Açın, hoca hanımla bir şey görüşeceğiz” diyor kapıyı çalanlar.
Açıyorlar.
Karşılarında silahlı iki terörist.
“Dışarı çıkın” diye bağırıyorlar.
Türkçeyi düzgün konuşanı, “Biz faşist T.C.’nin hiçbir öğretmenini Kürdistan’a sokmayacağız, biletlerini iptal etsinler” demedik mi diyerek, Neşe’nin yaşlı babasını tokatlayarak yere yuvarlıyor.
Neşe, köylülerden yardım gelir umuduyla bağırmaya başlıyor.
Avazı çıktığı kadar haykırıyor ama köyden “yardıma gelen kimse” çıkmıyor.
Doğrulan babası “Yapmayın” diye yalvarıyor.
Teröristlerden biri silahın namlusunu Neşe’nin babasının kafasına dayıyor ve tetiğe basıyor.
Neşe donup kalıyor.
Tekrar bağırmak istese de artık sesi çıkmıyor.
Kendini olduğu gibi yere bırakıyor.
Neşe’yi saçından tutup tekme ve dipçik darbeleriyle köyün çıkışındaki tepeye kadar sürüklüyorlar.
Genç Neşe’mizin üstündeki elbise paramparça oluyor.
Bu arada terörist sayısı beş olmuş.
Neşe gözleri açık ve donuk, ölüme hazır bekliyor.
Biri kalaşnikofunu seriye alıyor ve Neşe’nin sağ göğsünün üstüne dayayıp tetiği çekiyor.
Beş mermi Neşe’nin göğsünü parçalamaya yetmiş.
Terörist caniler tatmin olmuyor. Diğer göğsünün de hakkını verelim diyerek aynı işlemi cansız bedeninin diğer göğsünde de tekrarlıyorlar.
Sevgili Hemşehrilerim,
Neşenin ölümü insan hakları için mücadele ettiğini iddia eden hiçbir dernek tarafından kınanmadı.
AB komiserleri kimseye “ne yapıyorsunuz” demedi.
2 ağaç için kıyameti koparanların sesi çıkmadı.
Azıcık nasırına basılsa bağıranlardan tek bir açıklama gelmedi.
Aydınlardan “bunu umursuyorum” diyen olmadı.
Neşe öğretmen ve babacığının arkasından on binler yürümedi.
Neşe ALTEN, bir istatistik değildi. Diyarbakır İli Bismil İlçesi Çavuşlu Köyü ilkokulu’nda görev başında iken, yirmi beş günlük öğretmen iken, 26 yıl önce şehit edildi.
Teröre onbinlerce canımızı verdik. Neşe Öğretmen bunlardan biriydi ama benimle yaşıttı. Yaşasaydı, belki burada birlikte olacaktık bugün. Belki Büyükşehir Adayımız olarak Neşe Alten karşınızda olacaktı.
Sevgili Tekirdağ,
Neşe Öğretmen bu şehrin boğazındaki yumrudur.
Teröre onbinlerce canımızı verdik. Trilyon dolara yakın paramız harcandı. 35 senedir bu konuyla uğraşıp duruyoruz hala.
Gelin bu işe bir son verelim dedik. Etmeyin dedik. Belki canlarımız geri gelmez ama yeni canlar kaybetmeyelim dedik. Böğrümüze taş basacağız, gelin iyi niyetle konuşalım dedik. Dedik de Ne oldu? Arkamızdan çukurlar kazıldı, hendekler kazıldı.
O gün iyi niyetle konuşalım derken, bu işin karşısında duran Muhalefet Partisi Yöneticileri; bugün niyetleri apaçık ortadayken terör örgütünün açık destekçisi olan Partiyle ittifak içinde mi, değil mi?
HDP’li Pervin Buldan geçtiğimiz günlerde İstanbul Esenyurt’ta bir konuşma yaptı.
Dedi ki “Kürdistan’da biz kazanacağız, Türkiye tarafında demokratik güçlere destek olacağız”
Sonra durdu ve karşısındaki kalabalığa şunu söyledi: “Siz ne yapacağınızı bilirsiniz”
Yahu ben şimdi sizin huzurunuzda bir şey söyleyeceğim ve bir soru soracağım:
Beni herkes sevmesin.
Herkesin sevdiği insanda bir sorun vardır.
Bir omurgasızlık vardır.
Hırlısı hırsızı, uğurlusu uğursuzu, düzgünü sapkını herkes bir insanı seviyorsa, onda bir omurgasızlık vardır.
Neşe Öğretmene kurşun sıkanların siyasi uzantılarına oy veren kimse beni sevmesin kardeşim.
Ben onların oyunu da istemiyorum. Sevgisini de istemiyorum. Saygısını da istemiyorum.
Şimdi gelelim soruma:
Ulusal Basın da burada, yerel basın da burada. Beni şuan dinlediğini de biliyorum ama hadi oldu da dinlemedi. Basın mensuplarından ricamdır. Siz bu sorumu iletin lütfen...
Ey CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan zat, sen onların oyunu istiyor musun? İstemiyor musun?
Açıkça, ben de Neşe Öğretmenimizin katillerini savunanların oylarını istemiyorum diyebiliyor musun, diyemiyor musun?
Terör örgütüne sempati duyanların oylarını istiyor musun, istemiyor musun?
Bu milletin algılarıyla oynamayı bırak. Şu Sevimli pozlarını bırak.
Biz senin insanları nasıl azarladığını, en ufak bir eleştiri karşısında vatandaşına, gazetecine nasıl küstüğünü de biliyoruz.
Bak bitiremediğin projelerinden de bahsetmiyorum.
Beceremediğin belediyecilikten de bahsetmiyorum.
Yetmeyen vizyonunla bu şehrin potansiyelini iç etmenden de bahsetmiyorum.
İkide birde, milleti fişfikleyerek ne diyorlar? Güya biz millete terörist diyormuşuz.
Yahu biz millete terörist demiyoruz.
Kürdü de, lazı da, çerkezi de, abazası da, Samsunlusu da, Trabzonlusu da, Bayburtlusu da, Edirnelisi de, Mardinlisi de, Urfalısı da burada kardeş gibi yaşıyor bu şehirde.
Benim yanımda hem de yönetici olarak çalışan kürt kardeşim de var, laz kardeşim de var.
Sen onu geçeceksin.
Peki biz ne diyoruz?
Terör destekçileriyle ittifak yapan parti yöneticilerinize açıkça illet içindesiniz, zillet içindesiniz, hatta gaflet içindesiniz diyoruz.
Sen, EY CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan zat, sen TERÖR DESTEKÇİLERİNİN OYLARINI istiyor musun? İstemiyor musun?
Bana bunu söyle!
Söyle de bu halk bir bilsin seni.
Söyle de bir karar versinler.
Şimdi 2 ay önce bir başka toplantı için söylediklerimi burada tekrar etmek istiyorum.
Bilsinler, duysunlar.
Yolumuz değişmedi, istikametimiz değişmedi çok şükür.
Biz, “Toprak altında düz yatabilmek için, toprak üstünde dimdik durduk.” diyen Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin fikriyiz, kısılmayacak sesiyiz.
Biz, “Kimsesizlerin kimsesi olduk. Sessiz yığınların sesi olduk.” diyen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın geleceği emanet ettiği neferleriyiz. Sahadaki gözüyüz, kulağıyız, diliyiz.
Biz, 15 Temmuz gecesi Mehmet Akif’in “işte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek” müjdesi ile haber verdiği, “milleti alçakça vuran darbelere” ve ”onlara alkış dağıtan kahpelere” tükürenleriz.
Nerede bir zulüm varsa orası bize vatandır diyenleriz biz. Myanmar, Suriye, Irak, Afganistan ayırtetmeden Mazluma yaptığı her kuruş insani yardımı, milleti adına sadaka bilen; sadakanın da bin belayı def edeceğine inanan tarihin en necip milletiyiz...
Biz, Fatih'in Kızılelma ufkuyla İstanbul'u almakla yetinmeyen askeriyiz.
Anadoluyuz biz, Rumeliyiz.
Erkeğiyiz bu memleketin, kadınıyız.
Dünyaya insanlığı öğreten milletiz.
Canını mazluma siper edeniz.
Halebiz, Kabiliz, Kudusüz, Şamız, Bağdatız.
Biz, bu memleketin inci gerdanlığı Trakya'nın en nadide incisiyiz..
Tekirdağ'ız biz Tekirdağ’ız...
Üzerinde yaşadığı toprağın bereketinin, potansiyelinin farkında olmayanlara inat, bu toprağın sevdalısıyız biz.
Bu sevda ile umudunu, hayalini, gayretini, azmini tarihinden alanlarız biz.
Bunları önce kendime sonra sizlere hatırlatmak istedim.
Yolumuz uzun. Menzilimiz 31 Mart değil, onun ötesidir. Daha da ötesidir.
Eskiler “evvel refik, badel tarik” demişler. Bu söz, “Önce yoldaş, sonra yol” demek.
Bugün buraya bizlere yoldaş olmak için geldiğiniz için sizlere tekrar çok teşekkür ediyorum.
Allah sizlerden razı olsun.
Daima başınız dik, alnınız ak, gönlünüz pak olsun.
Çıktığımız bu yolda, Allah bizleri şaşırtmasın.
Rabbim Muvaffakiyetini nasip etsin.
Sizleri de bizleri de bu vizyonsuzluktan, beceriksizlikten kurtarsın inşallah.
Bu duygularla, herbirinizi sevgi ve saygıyla kucaklıyorum.
Kalın sağlıcakla...”